Bugun...
SON DAKİKA

Kent Konseyi Niye Var?

 Tarih: 07-08-2025 19:16:00  -   Güncelleme: 07-08-2025 19:18:00
Baran Bakır

“Kent”in Değil, “Koltuk”un Konseyi

Bir kenti sadece yolları, parkları ya da kaldırımlarıyla tarif etmek mümkün değildir. Kent, yaşayan bir organizmadır. Onu yaşanabilir kılan şey, taşlar değil, insanlar; binalar değil, fikirlerdir. Bu yüzden bir kentin kaderini belirleyen en kritik mesele, halkın söz hakkı ve katılım iradesidir.

İşte tam da bu noktada, Kent Konseyleri, yerel demokrasinin sigortası olarak tarif edilir. Yasalar, bu yapıların halkın, sivil toplumun, meslek örgütlerinin, gençlerin, kadınların ve emekçilerin iradesini yerel yönetime taşıması için kurulmasını öngörür. Ama pratikte olan ne? Bu idealin içi, her geçen gün daha da boşaltılıyor.

Halkın Temsili Değil, Başkanın Tasarımı

Giderek daha fazla belediyede, Kent Konseyleri halkın örgütlü iradesinin ifadesi değil, belediye başkanlarının kişisel tercihleriyle dizayn edilen gösteri alanlarına dönüşüyor. Oysa bu yapılar, belediye başkanının keyfiyetine göre oluşturulamaz. Onlar seçemez, atayamaz, şekillendiremez. Konsey, belediyeye bağlı bir birim değil; belediyeyi denetleyen, gerektiğinde ona itiraz eden, halk adına söz kuran bir platformdur.

Ama ne yazık ki bugün birçok yerde Kent Konseyleri, “katılım varmış gibi” göstermek için kullanılan dekoratif aksesuarlar haline getiriliyor. İçine muhalefetin sesi alınmıyor, emek örgütlerinin talepleri yansıtılmıyor, halkın gerçek sorunları değil, başkanın PR gündemi konuşuluyor.

Temsiliyet Krizi, Katılım Tiyatrosu

Kent Konseyleri’nin belediye başkanları tarafından şekillendirilmesi, temsiliyetin halktan alınıp bir avuç yöneticiye devredilmesidir. Bu, sadece bir usul hatası değildir; yerel demokrasiye yönelmiş açık bir müdahaledir. Seçimle gelenlerin seçim dışı yöntemlerle halkın katılımını kontrol etme çabasıdır.

Bugün “kent” adına konuşan konseyler, “koltuk” adına sessiz kalıyor. Gençler yoksullukla boğuşurken, kadınlar kent yaşamında görünmezken, işçiler güvencesizlik içinde yaşarken; bu yapılar, belediyenin hazırladığı raporları onaylamaktan ve övgü düzmekten öteye gidemiyor.

Oysa Kent Konseyi, yöneteni onaylamak için değil; yönetileni savunmak için vardır.

Katılım, Gösteriye Dönüştüğünde…

Katılım, sadece toplantı düzenlemek, afiş asmak, birkaç STK’yı çağırmak değildir. Katılım; müzakere etmek, hesap sormak, alternatif üretmek ve yerelin kaderinde söz sahibi olmaktır. Ama bugün kent konseylerinin çoğu, suskunluk üretim merkezlerine dönmüş durumda.

Sormak gerekir:
Eğer Kent Konseyi, belediye başkanının belirlediği insanlardan oluşuyorsa, bu yapı kimin konseyi?
O koltuklarda halkın temsilcileri mi oturuyor, yoksa başkanın gölgesi mi?

Bu soruyu sormadan, hiçbir kentte demokratik bir yönetimden söz edilemez.

Gerçek Katılım İçin…

Gerçek bir Kent Konseyi, eleştirir. Dayatmalara karşı halktan yana tutum alır. Belediyeye “dur” diyebilecek cesareti gösterir. Toplantılarını birkaç kişilik salonda değil, mahallelerde, sokaklarda, meydanlarda yapar. Her kesimin, her sesin eşit temsil edildiği, emekçinin, öğrencinin, kadının, işsizin söz aldığı bir yapıdır o.

Belediye başkanları şunu unutmamalıdır:
Kent Konseyi, onların vitrini değil; halkın aynasıdır.
Bu aynada sadece kendi yüzlerini görmek isteyenler, bir gün halkın öfkesini de görmek zorunda kalır.


Çünkü kent; yalnızca imar planlarıyla değil, birlikte kurulan düşlerle, ortaklaşa kurulan hayatlarla var olur.
Ve bu hayat, başkanların lütfu değil; halkın hakkıdır.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • SON YORUMLANAN HABERLER
  • SON YORUMLANAN VİDEOLAR
YUKARI