|
Tweet |
Edremit'te sabahın ayazında tarlaya yürüyen çiftçinin omzunda taşıdığı küfenin içinde yalnızca zeytin değil, bir geçmiş, bir kültür, bir mücadele vardır. Bugün bu mücadele Meclis’te sınanıyor. “Süper İzin Yasası” adı altında bu hafta görüşülmesi beklenen yasa teklifi, sadece kağıt üzerinde birkaç madde değil. Bu teklif, Edremit’in geleceğini elinden alacak bir talan planıdır.
Yasa Ne Diyor, Ne Getiriyor?
“Zeytinliklerin taşınması” gibi teknik ifadelerin arkasına saklanan bu yasa, aslında şunu söylüyor:
"Eğer toprağın altında maden varsa, üstündeki hayatın önemi yok."
Bu yasa, zeytinliklerin “zorunlu durumlarda” madenciliğe açılmasını öngörüyor. Zeytin ağaçlarının “taşınması” teklif ediliyor. Yüz yıllık ağaçları bir kepçeyle yerinden söküp başka yere dikmenin adı bilim değil, yıkımdır. Üstelik yalnızca zeytinliklerle sınırlı değil: ormanlar, meralar, tarım alanları da bu "süper yetkiyle" şirketlere açılıyor. ÇED süreçleri kısalıyor, denetim mekanizmaları bypass ediliyor.
Yani şirketlere, “istediğin yere gir, istediğin gibi sök, al, kullan” deniyor.
Edremit İçin Bu Ne Anlama Geliyor?
1. Zeytinliklerin Talanı: Edremit Körfezi, Ayvalık’tan Burhaniye’ye, Altınoluk’tan Güre’ye uzanan hatta Türkiye’nin en verimli zeytin üretim alanlarından biridir.
Yaklaşık 3 milyon zeytin ağacı Edremit’te yaşam kaynağıdır.
Kazdağları’nın eteklerinden körfeze kadar uzanan bu alanlar, mikroklimatik yapısıyla özel zeytin türlerine ev sahipliği yapar.
Edremit tipi zeytinyağı, uluslararası yarışmalarda madalya alıyor, butik markalar dünya pazarına açılıyor.
Bu yasa geçerse, bu ağaçların altındaki topraklar sondajla parçalanacak, üstündeki hayat yok olacak.
2. Üreticinin Geçim Kaynağının Yok Oluşu: Edremit’te her hanede ya doğrudan ya dolaylı olarak zeytincilikle ilgilenen biri vardır.
Güre'de sabah gün doğmadan yola çıkan kadınlar, gün boyu dal silker, zeytin toplar.
Narlı’da kooperatif üyesi kadınlar zeytini sıkar, doğal sabun yapar, pazar yerlerinde satar.
Altınoluk’ta zeytin bahçesinde çalışan mevsimlik işçiler, günde 500-600 TL ile çocuklarına ekmek götürür.
Bu yasa ile bu insanlar, şirketlerin dozerleri karşısında ekmeksiz kalacak.
3. Suyun ve Toprağın Kirlenmesi: Madencilik faaliyetleri yer altı sularını kirletir, erozyon yaratır.
Şahindere, Pınarbaşı, Zeytinli dereleri madencilik atıklarıyla kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
İçme suyu kaynakları bulanır, tarım toprağı ağır metallerle zehirlenir.
Zeytinli’de su içemez hale geleceğiz, Güre'de toprağa fide bile dikilemeyecek.
4. Ekoturizmin Sonu: Edremit yalnızca zeytinle değil, doğasıyla da geçinen bir yerdir.
Kazdağları’na gelen on binlerce yerli ve yabancı turistin büyük bölümü zeytin bahçeleri arasında yürüyüş yapar, butik zeytinyağı üreticilerinden alışveriş eder.
Tahtakuşlar’dan Hasanboğuldu’ya, Avcılar köyünden Kavurmacılar’a kadar birçok köy yaşamını ekoturizmle destekler.
Ama maden alanına çevrilen bir coğrafyada turizm kalmaz.
Bir kamyon ve iş makinesi sesi, bin kuşun susması demektir.
5. Göç, Yoksullaşma, Umutsuzluk: Zeytin giderse, üretici de gider.
Gençler “tutunacak dal” bulamazsa şehir dışına göç eder.
Köyler boşalır, hayat durur.
Çünkü zeytin sadece ekonomik bir değer değil, Edremitlinin toprağa tutunma biçimidir.
Bu Bir Kalkınma Değil, Yıkım Yasasıdır
Enerji ve maden adı altında yapılan bu yasal düzenleme kalkınma değil, kaynak talanıdır. Kalkınma yerel üreticiyi, çiftçiyi desteklemekle olur. Yasayı savunanlar, Edremit'in dağını, deresini, ağacını “yatırım alanı” olarak görüyor. Biz ise buraları yaşam alanı olarak görüyoruz. Fark burada.
Ne Yapmalı?
Edremit halkı bu yıkıma dur demeli.
Üretici birlikleri, kooperatifler, çevre dernekleri ve yerel yönetimler birlikte hareket etmeli.
Edremit Belediyesi bu konuda açık bir tavır almalı, kamuoyunu bilgilendirmeli.
Her mahallede, her köyde halk toplantıları düzenlenmeli.
Gençlik örgütleri sosyal medya üzerinden farkındalık yaratmalı.
Bu yasa geri çekilene kadar durmadan konuşmalı, yazmalı, direnmeliyiz.
Bu yasa geçerse, Edremit sadece zeytin ağaçlarını değil, yüzlerce yıllık bir üretim kültürünü kaybeder.
Zeytinin dalı kırılırsa barış da kırılır.
Kepçe vurulan yalnızca toprak değil, bir halkın umududur.
O yüzden bu yasa mecliste değil, tarlada, köyde, pazarda, evde yaşayan Edremitliler tarafından durdurulmalıdır.
Çünkü zeytin bu memleketin namusudur.
Baran BAKIR - EDREMİT HABERLER